Melekler

Melekler Hakkında ayetler

Güzel arka plan resimleri ve güzel sesli okuma ile Melekler Hakkında Allah’ın kitabından ayetler

    96-Al-’alaq 18
            
    Biz de zebanileri çağıracağız.
    سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ
    74-Al-Muddaththir 27-31
            
    Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?
    وَمَا أَدْرَاكَ مَا سَقَرُ
            
    O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.
    لَا تُبْقِي وَلَا تَذَرُ
            
    İnsanın derisini kavurur;
    لَوَّاحَةٌ لِّلْبَشَرِ
            
    Orada ondokuz bekçi vardır.
    عَلَيْهَا تِسْعَةَ عَشَرَ
            
    Cehennemin bekçilerini yalnız meleklerden kılmışızdır. Sayılarını bildirmekle de, ancak inkar edenlerin denenmesini ve kendilerine kitap verilenlerin kesin bilgi edinmesini ve inananların da imanlarının artmasını sağladık. Kendilerine kitap verilenler ve inananlar şüpheye düşmesinler. Kalblerinde hastalık bulunanlar ve inkarcılar: ‘Allah bu misalle neyi muradetti?’ desinler. İşte Allah, böylece, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilmez. Bu, insanoğluna bir öğütten ibarettir.
    وَمَا جَعَلْنَا أَصْحَابَ النَّارِ إِلَّا مَلَائِكَةً ۙ وَمَا جَعَلْنَا عِدَّتَهُمْ إِلَّا فِتْنَةً لِّلَّذِينَ كَفَرُوا لِيَسْتَيْقِنَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَيَزْدَادَ الَّذِينَ آمَنُوا إِيمَانًا ۙ وَلَا يَرْتَابَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْمُؤْمِنُونَ ۙ وَلِيَقُولَ الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِم مَّرَضٌ وَالْكَافِرُونَ مَاذَا أَرَادَ اللَّهُ بِهَٰذَا مَثَلًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ مَن يَشَاءُ وَيَهْدِي مَن يَشَاءُ ۚ وَمَا يَعْلَمُ جُنُودَ رَبِّكَ إِلَّا هُوَ ۚ وَمَا هِيَ إِلَّا ذِكْرَىٰ لِلْبَشَرِ
    89-Al-Fajr 22
            
    Melekler sıra sıra dizilip, Rabbinin buyruğu gelince,
    وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا
    53-An-Najm 5-14
            
    Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
    عَلَّمَهُ شَدِيدُ الْقُوَىٰ
            
    Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
    ذُو مِرَّةٍ فَاسْتَوَىٰ
            
    Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
    وَهُوَ بِالْأُفُقِ الْأَعْلَىٰ
            
    Sonra yaklaşmış ve inmiştir.
    ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
            
    Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.
    فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
            
    Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.
    فَأَوْحَىٰ إِلَىٰ عَبْدِهِ مَا أَوْحَىٰ
            
    Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.
    مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَأَىٰ
            
    Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?
    أَفَتُمَارُونَهُ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
            
    And olsun ki o, Cebrail’i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
    وَلَقَدْ رَآهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
            
    And olsun ki o, Cebrail’i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
    عِندَ سِدْرَةِ الْمُنتَهَىٰ
    53-An-Najm 26-28
            
    Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.
    ۞ وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِي السَّمَاوَاتِ لَا تُغْنِي شَفَاعَتُهُمْ شَيْئًا إِلَّا مِن بَعْدِ أَن يَأْذَنَ اللَّهُ لِمَن يَشَاءُ وَيَرْضَىٰ
            
    Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere ‘dişi’ adını takarlar.
    إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَىٰ
            
    Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez.
    وَمَا لَهُم بِهِ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ ۖ وَإِنَّ الظَّنَّ لَا يُغْنِي مِنَ الْحَقِّ شَيْئًا
    80-Abasa 11-16
            
    Dikkat et; bu Kuran bir öğüttür.
    كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ
            
    Dileyen onu öğüt kabul eder.
    فَمَن شَاءَ ذَكَرَهُ
            
    O, kutsal kılınmış, yüceltilmiş, arınmış sahifeler üzerindedir.
    فِي صُحُفٍ مُّكَرَّمَةٍ
            
    O, kutsal kılınmış, yüceltilmiş, arınmış sahifeler üzerindedir.
    مَّرْفُوعَةٍ مُّطَهَّرَةٍ
            
    İyi kimseler, saygıdeğer elçilerin eliyle yazılmıştır.
    بِأَيْدِي سَفَرَةٍ
            
    İyi kimseler, saygıdeğer elçilerin eliyle yazılmıştır.
    كِرَامٍ بَرَرَةٍ
    97-Al-Qadr 4
            
    Melekler ve Cebrail o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için inerler.
    تَنَزَّلُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ فِيهَا بِإِذْنِ رَبِّهِم مِّن كُلِّ أَمْرٍ
    77-Al-Mursalat 3-6
            
    Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah’ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
    وَالنَّاشِرَاتِ نَشْرًا
            
    Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah’ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
    فَالْفَارِقَاتِ فَرْقًا
            
    Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah’ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
    فَالْمُلْقِيَاتِ ذِكْرًا
            
    Birbiri ardından gönderilenlere ve görevlerine koştukça koşanlara, Allah’ın buyruklarını yaydıkça yayanlara ve hak ile batılın arasını ayırdıkça ayıranlara, kötülüğü önlemek veya uyarmak için vahiy getiren meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyamet şüphesiz kopacaktır.
    عُذْرًا أَوْ نُذْرًا
    50-Qaf 16-18
            
    And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız.
    وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ ۖ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ
            
    Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.
    إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ
            
    Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zaptederler.
    مَّا يَلْفِظُ مِن قَوْلٍ إِلَّا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ
    86-At-Tariq 4
            
    Üzerinde gözetici olmayan kimse yoktur.
    إِن كُلُّ نَفْسٍ لَّمَّا عَلَيْهَا حَافِظٌ
    38-Sad 71-74
            
    Rabbin meleklere şöyle demişti: ‘Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.’
    إِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن طِينٍ
            
    Rabbin meleklere şöyle demişti: ‘Ben çamurdan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan ona üflediğim zaman ona secdeye kapanın.’
    فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
            
    Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
    فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
            
    Bütün melekler secde etmişlerdi, fakat İblis; o, büyüklük taslamış ve inkarcılardan olmuştu.
    إِلَّا إِبْلِيسَ اسْتَكْبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرِينَ
    7-Al-A’raf 206
            
    Doğrusu Rabbinin katında olanlar, O’na kulluk etmekten büyüklenmezler, O’nu tenzih ederler ve yalnız O’na secde ederler.
    إِنَّ الَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ ۩
    25-Al-Furqan 25
            
    O gün, gök beyaz bulutlar halinde parçalanacak ve melekler bölük bölük indirilecektir.
    وَيَوْمَ تَشَقَّقُ السَّمَاءُ بِالْغَمَامِ وَنُزِّلَ الْمَلَائِكَةُ تَنزِيلًا
    35-Fatir 1
            
    Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler kılan Allah’a mahsustur. Yaratmada dilediğini artırır. Doğrusu Allah, her şeye Kadir olandır.
    الْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ جَاعِلِ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا أُولِي أَجْنِحَةٍ مَّثْنَىٰ وَثُلَاثَ وَرُبَاعَ ۚ يَزِيدُ فِي الْخَلْقِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
    19-Maryam 19
            
    Cebrail: ‘Ben temiz bir oğlan bağışlamak için Rabbinin sana gönderdiği elçiden başkası değilim’ dedi.
    قَالَ إِنَّمَا أَنَا رَسُولُ رَبِّكِ لِأَهَبَ لَكِ غُلَامًا زَكِيًّا
    19-Maryam 64
            
    Cebrail: ‘Biz ancak Rabbinin buyruğu ile ineriz, geçmişimizi geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek O’na mahsustur. Rabbin unutkan değildir.’
    وَمَا نَتَنَزَّلُ إِلَّا بِأَمْرِ رَبِّكَ ۖ لَهُ مَا بَيْنَ أَيْدِينَا وَمَا خَلْفَنَا وَمَا بَيْنَ ذَٰلِكَ ۚ وَمَا كَانَ رَبُّكَ نَسِيًّا
    17-Al-Isra 61
            
    Meleklere: ‘Adem’e secde edin’ demiştik, İblis’ten başka hepsi secde etmiş, o ise: ‘çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?’ demişti.
    وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا
    11-Hud 69
            
    And olsun ki, elçilerimiz müjde ile İbrahim’e geldiler. ‘Selam sana’ dediler, ‘Size de selam’ dedi, hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.
    وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ ۖ فَمَا لَبِثَ أَن جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذٍ
    11-Hud 81
            
    ‘Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemiyecekler; geceleyin bir ara, ailenle beraber yola çık; karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelen onun başına da gelecektir. Vadeleri gün doğana kadardır. Gün doğması yakın değil mi?’ dediler.
    قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَن يَصِلُوا إِلَيْكَ ۖ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ إِلَّا امْرَأَتَكَ ۖ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ ۚ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ ۚ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
    15-Al-Hijr 6-8
            
    Onlar: ‘Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene’ dediler.
    وَقَالُوا يَا أَيُّهَا الَّذِي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ
            
    Onlar: ‘Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene’ dediler.
    لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِالْمَلَائِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
            
    Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar.
    مَا نُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ إِلَّا بِالْحَقِّ وَمَا كَانُوا إِذًا مُّنظَرِينَ
    15-Al-Hijr 28-31
            
    ‘Rabbin meleklere: ‘Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın’ demişti.
    وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَائِكَةِ إِنِّي خَالِقٌ بَشَرًا مِّن صَلْصَالٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
            
    ‘Rabbin meleklere: ‘Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın’ demişti.
    فَإِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدِينَ
            
    Bunun üzerine, İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
    فَسَجَدَ الْمَلَائِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
            
    Bunun üzerine, İblis’in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
    إِلَّا إِبْلِيسَ أَبَىٰ أَن يَكُونَ مَعَ السَّاجِدِينَ
    15-Al-Hijr 51-54
            
    Onlara İbrahim’in konuklarını da anlat:
    وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ
            
    İbrahim’in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: ‘Doğrusu biz sizden korkuyoruz’ demişti de: ‘Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik’ demişlerdi.
    إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ
            
    İbrahim’in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: ‘Doğrusu biz sizden korkuyoruz’ demişti de: ‘Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik’ demişlerdi.
    قَالُوا لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
            
    ‘Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?’ deyince:
    قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَىٰ أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
    15-Al-Hijr 56-66
            
    ‘Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!’ diyerek sormuştu: ‘Ey elçiler! İşiniz nedir?’
    قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلَّا الضَّالُّونَ
            
    ‘Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!’ diyerek sormuştu: ‘Ey elçiler! İşiniz nedir?’
    قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
            
    Şöyle cevap vermişlerdi: ‘Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut’un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.’
    قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
            
    Şöyle cevap vermişlerdi: ‘Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut’un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.’
    إِلَّا آلَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ
            
    Şöyle cevap vermişlerdi: ‘Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut’un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk.’
    إِلَّا امْرَأَتَهُ قَدَّرْنَا ۙ إِنَّهَا لَمِنَ الْغَابِرِينَ
            
    Elçiler Lut’un ailesine gelince, Lut: ‘Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz’ dedi.
    فَلَمَّا جَاءَ آلَ لُوطٍ الْمُرْسَلُونَ
            
    Elçiler Lut’un ailesine gelince, Lut: ‘Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz’ dedi.
    قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
            
    ‘Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün’ dediler.
    قَالُوا بَلْ جِئْنَاكَ بِمَا كَانُوا فِيهِ يَمْتَرُونَ
            
    ‘Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün’ dediler.
    وَأَتَيْنَاكَ بِالْحَقِّ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ
            
    ‘Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün’ dediler.
    فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ اللَّيْلِ وَاتَّبِعْ أَدْبَارَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَامْضُوا حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
            
    Böylece Lut’a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik.
    وَقَضَيْنَا إِلَيْهِ ذَٰلِكَ الْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَٰؤُلَاءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ
    37-As-Saaffat 1-3
            
    Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah’ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
    وَالصَّافَّاتِ صَفًّا
            
    Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah’ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
    فَالزَّاجِرَاتِ زَجْرًا
            
    Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah’ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
    فَالتَّالِيَاتِ ذِكْرًا
    37-As-Saaffat 149-153
            
    Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?
    فَاسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ الْبَنَاتُ وَلَهُمُ الْبَنُونَ
            
    Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
    أَمْ خَلَقْنَا الْمَلَائِكَةَ إِنَاثًا وَهُمْ شَاهِدُونَ
            
    Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, ‘Allah doğurdu’ diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
    أَلَا إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
            
    Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, ‘Allah doğurdu’ diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
    وَلَدَ اللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
            
    Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
    أَصْطَفَى الْبَنَاتِ عَلَى الْبَنِينَ
    37-As-Saaffat 164-166
            
    Melekler şöyle derler: ‘Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah’ı tesbih edenleriz.’
    وَمَا مِنَّا إِلَّا لَهُ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ
            
    Melekler şöyle derler: ‘Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah’ı tesbih edenleriz.’
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الصَّافُّونَ
            
    Melekler şöyle derler: ‘Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah’ı tesbih edenleriz.’
    وَإِنَّا لَنَحْنُ الْمُسَبِّحُونَ
    39-Az-Zumar 75
            
    Melekleri, arşın etrafını çevirmiş oldukları halde, Rablerini hamd ile överken görürsün. Artık insanların aralarında adaletle hüküm olunmuştur. ‘Övgü, Alemlerin Rabbi olan Allah içindir’ denir.
    وَتَرَى الْمَلَائِكَةَ حَافِّينَ مِنْ حَوْلِ الْعَرْشِ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ ۖ وَقُضِيَ بَيْنَهُم بِالْحَقِّ وَقِيلَ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
    40-Ghafir 7-9
            
    Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O’na inanırlar. Müminler için: ‘Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru’ diye bağışlanma dilerler.
    الَّذِينَ يَحْمِلُونَ الْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَيْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَاغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا وَاتَّبَعُوا سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ الْجَحِيمِ
            
    ‘Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin’
    رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّاتِ عَدْنٍ الَّتِي وَعَدتَّهُمْ وَمَن صَلَحَ مِنْ آبَائِهِمْ وَأَزْوَاجِهِمْ وَذُرِّيَّاتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
            
    ‘Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur.’
    وَقِهِمُ السَّيِّئَاتِ ۚ وَمَن تَقِ السَّيِّئَاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
    41-Fussilat 30-32
            
    ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: ‘Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur’ diyerek inerler.
    إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
            
    ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: ‘Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur’ diyerek inerler.
    نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ ۖ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ
            
    ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da doğrulukta devam edenler, onları, melekler, ölümleri anında: ‘Korkmayınız, üzülmeyiniz, size söz verilen cennetle sevinin, biz dünya hayatında da, ahirette de size dostuz. Burada, canlarınızın çektiği, umduğunuz şeyler, bağışlayan ve acıyan Allah katından bir ziyafet olarak size sunulur’ diyerek inerler.
    نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
    41-Fussilat 38
            
    Eğer büyüklük taslarlarsa kendi aleyhlerinedir. Rabbinin katında bulunanlar hiç usanmadan, O’nu gece gündüz tesbih ederler.
    فَإِنِ اسْتَكْبَرُوا فَالَّذِينَ عِندَ رَبِّكَ يُسَبِّحُونَ لَهُ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَهُمْ لَا يَسْأَمُونَ ۩
    42-Ash-Shura 5
            
    Gökler neredeyse üstlerinden çatlayacak. Melekler Rablerini överek tesbih eder ve yeryüzünde bulunanlar için O’ndan bağışlanma dilerler. İyi bilin ki Allah Şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.
    تَكَادُ السَّمَاوَاتُ يَتَفَطَّرْنَ مِن فَوْقِهِنَّ ۚ وَالْمَلَائِكَةُ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِمَن فِي الْأَرْضِ ۗ أَلَا إِنَّ اللَّهَ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ
    42-Ash-Shura 51-52
            
    Allah bir insanla ancak vahiy suretiyle veya perde arkasından konuşur, yahut bir elçi gönderir; izniyle, dilediğini vahyeder. Doğrusu O yücedir, Hakim’dir.
    ۞ وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاءِ حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاءُ ۚ إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
            
    İşte sana da buyruğumuzla Cebrail’i gönderdik; sen Kitap nedir, iman nedir önceleri bilmezdin, fakat Biz onu, kullarımızdan dilediğimizi onunla doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz sen de insanlara, göklerde ve yerde ne varsa kendisininolan Allah’ın yolunu, doğru yolu göstermektesin. İyi bilin ki işler sonunda Allah’a döner.
    وَكَذَٰلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا ۚ مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَٰكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَن نَّشَاءُ مِنْ عِبَادِنَا ۚ وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ
    43-Az-Zukhruf 19
            
    Onlar, Rahman olan Allah’ın kulları melekleri de dişi saydılar. Yaratılışlarını mı görmüşler? Onların bu şahidlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
    وَجَعَلُوا الْمَلَائِكَةَ الَّذِينَ هُمْ عِبَادُ الرَّحْمَٰنِ إِنَاثًا ۚ أَشَهِدُوا خَلْقَهُمْ ۚ سَتُكْتَبُ شَهَادَتُهُمْ وَيُسْأَلُونَ
    43-Az-Zukhruf 77
            
    Cehennemde şöyle seslenilir: ‘Ey Nöbetçi! Rabbin hiç değilse canımızı alsın.’ Nöbetçi: ‘Siz böyle kalacaksınız’ der.
    وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُم مَّاكِثُونَ
    43-Az-Zukhruf 80
            
    Yoksa, kendilerinin gizli veya açık konuşmalarını duymayız mı sanırlar? Hayır; öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadır.
    أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُم ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
    51-Adh-Dhariyat 4
            
    Esip savuran rüzgarlara, yağmur yüklü bulutlara, kolayca süzülen gemiler ve işleri yöneten meleklere and olsun ki, size söz verilen kıyametin kopması şüphesiz gerçektir. Ödeşme günü gelecektir.
    فَالْمُقَسِّمَاتِ أَمْرًا
    51-Adh-Dhariyat 24-34
            
    İbrahim’in ikram edilmiş konuklarının haberi sana geldi mi?
    هَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ ضَيْفِ إِبْرَاهِيمَ الْمُكْرَمِينَ
            
    Onlar, İbrahim’in yanına girip: ‘Selam sana’ demişlerdi, İbrahim de: ‘Selam size’ demişti; içinden de, onların ‘tanınmamış bir topluluk’ olduğunu geçirmişti.
    إِذْ دَخَلُوا عَلَيْهِ فَقَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
            
    Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: ‘Yemez misiniz?’ demişti.
    فَرَاغَ إِلَىٰ أَهْلِهِ فَجَاءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ
            
    Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: ‘Yemez misiniz?’ demişti.
    فَقَرَّبَهُ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
            
    (Yemediklerini görünce) onlardan endişeye düştü; ‘Korkma’ dediler ve ona bilgin bir oğul sahibi olacağını müjdelediler.
    فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۖ قَالُوا لَا تَخَفْ ۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَامٍ عَلِيمٍ
            
    Bunun üzerine karısı hayretle seslenerek geldi, elleriyle yüzünü kapayarak: ‘kısır bir kocakarı!’ dedi.
    فَأَقْبَلَتِ امْرَأَتُهُ فِي صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ
            
    Melekler: ‘Bu böyledir, Rabbin söylemiştir; doğrusu O, Hakim olandır, bilendir’ dediler.
    قَالُوا كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِ ۖ إِنَّهُ هُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
            
    İbrahim: ‘Ey Elçiler! Göreviniz nedir?’ dedi.
    ۞ قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا الْمُرْسَلُونَ
            
    Elçiler: ‘Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik’ dediler.
    قَالُوا إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
            
    Elçiler: ‘Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik’ dediler.
    لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ
            
    Elçiler: ‘Suçlu bir milletin üzerine, Rabbinin katından işaretli olarak, aşırı gidenlere mahsus sert taşlar göndermekle görevlendirildik’ dediler.
    مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ
    16-An-Nahl 2
            
    Allah kullarından dilediğine buyruğunu bildirmek için meleklerini vahiyle indirerek şöyle der: ‘İnsanları uyarın ki, Benden başka tanrı yoktur. Benden sakının.’
    يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَن يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ
    16-An-Nahl 28
            
    Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken: ‘Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk’ diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptıklarını bilmektedir.
    الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِن سُوءٍ ۚ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
    16-An-Nahl 32-33
            
    Melekler onların canını temizlenmiş olarak alırken: ‘Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin’ derler.
    الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
            
    Onlar kendilerine yalnız meleklerin veya senin Rabbinin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
    هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا أَن تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِن كَانُوا أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
    16-An-Nahl 49-50
            
    Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamaksızın Allah’a secde ederler.
    وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِن دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
            
    Üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar.
    يَخَافُونَ رَبَّهُم مِّن فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩
    21-Al-Anbiya 19-20
            
    Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Katında olanlar O’na kulluk etmekten çekinmezler ve usanmazlar.
    وَلَهُ مَن فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَمَنْ عِندَهُ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِهِ وَلَا يَسْتَحْسِرُونَ
            
    Gece ve gündüz, bıkmadan tesbih ederler.
    يُسَبِّحُونَ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ لَا يَفْتُرُونَ
    21-Al-Anbiya 26-29
            
    ‘Rahman çocuk edindi’ dediler. Haşa; hayır, melekler şerefli kılınmış kullardır.
    وَقَالُوا اتَّخَذَ الرَّحْمَٰنُ وَلَدًا ۗ سُبْحَانَهُ ۚ بَلْ عِبَادٌ مُّكْرَمُونَ
            
    Allah’tan önce söz söyleyemezler; ancak O’nun emri üzerine iş işlerler.
    لَا يَسْبِقُونَهُ بِالْقَوْلِ وَهُم بِأَمْرِهِ يَعْمَلُونَ
            
    Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar Allah’ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat edemezler; O’nun korkusundan titrerler.
    يَعْلَمُ مَا بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يَشْفَعُونَ إِلَّا لِمَنِ ارْتَضَىٰ وَهُم مِّنْ خَشْيَتِهِ مُشْفِقُونَ
            
    Bunlar içinde kim ‘Ben, Allah’tan başka bir tanrıyım’ derse, işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz.
    ۞ وَمَن يَقُلْ مِنْهُمْ إِنِّي إِلَٰهٌ مِّن دُونِهِ فَذَٰلِكَ نَجْزِيهِ جَهَنَّمَ ۚ كَذَٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِمِينَ
    21-Al-Anbiya 91
            
    Mahrem yerini koruyan Meryem’e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, alemler için bir mucize kılmıştık.
    وَالَّتِي أَحْصَنَتْ فَرْجَهَا فَنَفَخْنَا فِيهَا مِن رُّوحِنَا وَجَعَلْنَاهَا وَابْنَهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
    21-Al-Anbiya 103
            
    En büyük korku bile onları üzmez; kendilerini melekler: ‘Size söz verilen gün işte bugündür’ diye karşılarlar.
    لَا يَحْزُنُهُمُ الْفَزَعُ الْأَكْبَرُ وَتَتَلَقَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ هَٰذَا يَوْمُكُمُ الَّذِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ
    69-Al-Haaqqah 17
            
    Melekler onun çevresindedirler; o gün Rabbinin arşını onlardan başka sekiz tanesi yüklenir.
    وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
    70-Al-Ma’arij 4
            
    Melekler ve Cebrail o derecelere, miktarı elli bin yıl olan bir günde yükselirler.
    تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
    78-An-Naba’ 38
            
    Cebrail ve meleklerin dizi dizi durdukları gün, Rahman olan Allah’ın izni olmadan kimse konuşamayacaktır. Konuştuğu zaman da doğruyu söyleyecektir.
    يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا ۖ لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرَّحْمَٰنُ وَقَالَ صَوَابًا
    79-An-Nazi’at 1-5
            
    Canları boğarcasına şiddetle çekip alanlara and olsun,
    وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا
            
    Canları kolaylıkla alanlara and olsun,
    وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا
            
    Yüzüp yüzüp gidenlere and olsun,
    وَالسَّابِحَاتِ سَبْحًا
            
    Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun
    فَالسَّابِقَاتِ سَبْقًا
            
    Yarıştıkça yarışan ve işleri yöneten meleklere and olsun
    فَالْمُدَبِّرَاتِ أَمْرًا
    82-Al-Infitar 10-12
            
    Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.
    وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ
            
    Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.
    كِرَامًا كَاتِبِينَ
            
    Oysa, yaptıklarınızı bilen değerli yazıcılar sizi gözetlemektedirler.
    يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ
    29-Al-Ankaboot 31-34
            
    Elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldiklerinde: ‘Biz şu kent halkını yok edeceğiz, çünkü oranın halkı zalim kimselerdir’ dediler.
    وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا إِنَّا مُهْلِكُو أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ ۖ إِنَّ أَهْلَهَا كَانُوا ظَالِمِينَ
            
    İbrahim: ‘Ama Lut oradadır’ dedi, elçiler: ‘Biz orada olanları daha iyi biliriz; onu ve geride kalanlardan olacak karısı dışında ailesini kurtaracağız’ dediler.
    قَالَ إِنَّ فِيهَا لُوطًا ۚ قَالُوا نَحْنُ أَعْلَمُ بِمَن فِيهَا ۖ لَنُنَجِّيَنَّهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
            
    Elçilerimiz Lut’a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, ‘Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz’ dediler.
    وَلَمَّا أَن جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالُوا لَا تَخَفْ وَلَا تَحْزَنْ ۖ إِنَّا مُنَجُّوكَ وَأَهْلَكَ إِلَّا امْرَأَتَكَ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
            
    Elçilerimiz Lut’a gelince, onun fenasına gitti; çok sıkıldı. Ona, ‘Korkma ve üzülme, doğrusu biz seni ve geride kalacaklardan olan karının dışında, aileni kurtaracağız. Bu kent halkına yaptıkları yolsuzluklardan ötürü gökten, elbette bir azap indireceğiz’ dediler.
    إِنَّا مُنزِلُونَ عَلَىٰ أَهْلِ هَٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزًا مِّنَ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ
    2-Al-Baqarah 97-98
            
    De ki, ‘Cebrail’e düşman olan kimse Allah’a düşmandır’, çünkü O, Kuran’ı Allah’ın izniyle kendinden öncekini tasdik ederek, yol gösterici ve inananlara müjdeci olarak senin kalbine indirmiştir.
    قُلْ مَن كَانَ عَدُوًّا لِّجِبْرِيلَ فَإِنَّهُ نَزَّلَهُ عَلَىٰ قَلْبِكَ بِإِذْنِ اللَّهِ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
            
    Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olan kimse inkar etmiş olur. Allah şüphesiz, inkar edenlerin düşmanıdır.
    مَن كَانَ عَدُوًّا لِّلَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَرُسُلِهِ وَجِبْرِيلَ وَمِيكَالَ فَإِنَّ اللَّهَ عَدُوٌّ لِّلْكَافِرِينَ
    2-Al-Baqarah 177
            
    Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitap’a, peygamberlere inanan, O’nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.
    ۞ لَّيْسَ الْبِرَّ أَن تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلَٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَالْمَلَائِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيِّينَ وَآتَى الْمَالَ عَلَىٰ حُبِّهِ ذَوِي الْقُرْبَىٰ وَالْيَتَامَىٰ وَالْمَسَاكِينَ وَابْنَ السَّبِيلِ وَالسَّائِلِينَ وَفِي الرِّقَابِ وَأَقَامَ الصَّلَاةَ وَآتَى الزَّكَاةَ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ إِذَا عَاهَدُوا ۖ وَالصَّابِرِينَ فِي الْبَأْسَاءِ وَالضَّرَّاءِ وَحِينَ الْبَأْسِ ۗ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ صَدَقُوا ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
    2-Al-Baqarah 285
            
    Peygamber ve inananlar, ona Rabb’inden indirilene inandı. Hepsi Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. ‘Peygamberleri arasından hiçbirini ayırdetmeyiz, işittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affını dileriz, dönüş Sanadır’ dediler.
    آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ ۚ كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ ۚ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا ۖ غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ
    4-An-Nisa 136
            
    Ey İnananlar! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitap’a ve daha önce indirdiği Kitap’a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününu inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.
    يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا آمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَىٰ رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنزَلَ مِن قَبْلُ ۚ وَمَن يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا
    13-Ar-Ra’d 11
            
    Ardında ve önünde insanoğlunu takip edenler vardır; Allah’ın emriyle onu gözetirler. Bir millet kendini bozmadıkça Allah onların durumunu değiştirmez. Allah bir milletin fenalığını dileyince artık onun önüne geçilmez. Onlar için Allah’tan başka hamide bulunmaz.
    لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّىٰ يُغَيِّرُوا مَا بِأَنفُسِهِمْ ۗ وَإِذَا أَرَادَ اللَّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلَا مَرَدَّ لَهُ ۚ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
    13-Ar-Ra’d 13
            
    O’nu, gök gürlemesi hamd ile, melekler de korkularından tesbih ederler. Onlar pek kuvvetli olan Allah hakkında çekişirken, O, yıldırımları gönderir de onlarla dilediğini çarpar.
    وَيُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلَائِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ وَيُرْسِلُ الصَّوَاعِقَ فَيُصِيبُ بِهَا مَن يَشَاءُ وَهُمْ يُجَادِلُونَ فِي اللَّهِ وَهُوَ شَدِيدُ الْمِحَالِ
    22-Al-Hajj 75
            
    Allah meleklerden ve insanlardan peygamberler seçer. Doğrusu Allah işitir ve görür.
    اللَّهُ يَصْطَفِي مِنَ الْمَلَائِكَةِ رُسُلًا وَمِنَ النَّاسِ ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ بَصِيرٌ
    66-At-Tahrim 6
            
    Ey inananlar! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun; onun yakıtı, insanlar ve taşlardır; görevlileri, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere baş kaldırmayan, kendilerine buyrulanları yerine getiren pek haşin meleklerdir.
    يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَّا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ


    Bir cevap yazın

    E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    Başa dön tuşu
    Kapalı
    Kapalı